Ana içeriğe atla

Twitter İyi ki Var



Her şey bir tweet ile başladı diyerek abartılı klasik bir giriş yapıyorum şu an. 9 Ekim günü Ercüment Büyükşener'in tweeti ile. EGİAD tarafından seminer vermesi için davet edilmiş, iyi ki davet etmiş sevgili EGİAD onlara da teşekkürü borç bilirim, katılmak isteyenlere de twitter'ı aracılığıyla haber veriyordu Ercüment Bey. Görmeyebilirdim de tabii ki, malum tweet akışı biraz hızlı. İletişim bilgilerimiz gönderdik ve 15 Ekim günü saat 15'te EGİAD'da hazırdık Müge'yle :).
2 kısımdan oluşuyordu Ercüment Bey'in sunumu; Sosyal Medyanın Ticaret Hayatı ve Bilinirliğe Etkisi ilk kısım, Dijital İletişim ve Sosyal Medya Yaklaşımı ve Etkileri ikinci kısımın başlıklarıydı. Birinci bölümde dikkat çekici ilk nokta geleneksel firmalara online yatırımın neden gerekli olduğunu anlatan başlıktı, çünkü hepimiz biliyoruz ki şirketlerin birçoğu eliyle tutamadığı, hatta kimi zaman korktuğu dijital hayata yatırım yapmaya hala çekimser davranıyor. Bir diğer önemli nokta ise entegre ve sürekli iletişime dairdi. Ercüment Bey'den aldığım notlara göre şirketlerin ihtiyacı olan sürdürülebilir bir iletişim planı ve sosyal medyanın dijital iletişimin sadece bir parçası olduğunun bilincine varılması, aynı zamanda entegre iletişim yapısına bağlı olarak içeriklerin birbirine bağlanarak daha başarılı olunacağı şeklinde. 
İkinci kısım çok daha güzeldi, en azından ben öyle düşünüyorum. Notlarım şu şekilde:
* Kontrolümüz dahilinde verdiğimiz pazarlama ve medya mesajı artık tek başına hareket edemez hale geldi. Kontrolsüz ve tüketici tarafından üretilen sosyal medya mesajları şirketleri sosyal bilinçlenmeye zorluyor. 
* "Sosyal medyayı kontrol almak= okyanusu çanağa koymak" Sosyal medya, strateji ile etkilenebilir ancak kontrol edilemez.
* Web sitelerinin rolü iyice irdelenmeli. 
* Sosyal medyada "katılım stratejisi" uygulanmalı.
* Like'lar ve follower'lar hiçbir şeydir, marka itibarı her şeydir.
Ve daha bir çok ipucu dijital yaşama dair. Sunumunun başında ve de sonunda Ercüment Bey'in söylediği şey "Kurallar olmadan oyunu kazamazsınız" oldu. Sosyal medyada irade, strateji ve kuralların verolmasının ne kadar önemli olduğunu anlattı bizlere. 
Daha sonra sohbetimize Leman Kültür'de sıcak çaylarımızla devam ettik. Çok çok çok keyifliydi. Bir kez daha anladım ki, önce ne istediğini bilmeli insan ve bu uğurda elinden gelenden fazlasını yapmalı. Her başarı örneğinde olduğu gibi Ercüment Bey'in de tecrübelerini dinlerken bunu yeniden farkettim. Ben ilgisi ve nezaketi için burdan da teşekkür etmek istiyorum kendisine, bize kattğı değer ve anlattıklarıyla genişlettiği bakış açımız için de. Umuyorum ki  kendisiyle tekrar birarada olma fırsatına erişebilirim. Ve yine diyorum, twitter iyi ki var, kullanmasını bilene ;)
(Önceki blogumdan akratılmıştır. (2012-10-19 03:13:00) http://seymaustun.blogcu.com/twitter-iyi-ki-var/13042714 )

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Tweet Siliyorlar!

31 Mart gecesi saatleri ileri aldık malum. Twitter'da geyikler dönerken, faydalı tweetler de atılmıyor değildi. NTV de bunu yapmak istedi. Sadece hatırlatmaktı niyeti. "Saatlerinizi geri almayı unutmayın" yazdı. Olabilir. Sonuçta bir insan sosyal medya sorumlusu. Şaşırabilir. Ama ne oldu, tweeti sildi. Olması gerektiği gibi yazdı. Demem o ki, silmeyeydi iyiydi. Onlarca alternatif cümle ile durumu kurtarabilirdi. Esprili bir dille toparlayabilirdi. Sanırım panik yaptı. Eli ayağına dolaştı. Sil tuşuna sarıldı. Napalım. Oldu bir kere. Takipçiden kaçmaz. Daha ne diyeyim.

Unvan Delisi

Başlık unvan delisi çünkü durumun en net ifadesi bu. Twitter hesabında herkes CEO. İşin ilginci gerçekten bir şeyler yapanların, küçük ya da büyük kendi işini başarıyla yürütenlerin tevazusu. Kurucu kelimesi bile yok çoğunda. Peki hiç kimseyken hatta çabalamazken kendine unvan yakıştırmak niye? Ben bunu gerçekten anlayamıyorum. 1. sınıftan, mezun olana kadar Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini sayısal olmayan her derste neredeyse gördük, görmediysek değindik. 5 kategoride olan bu ihtiyaçlar tamamlandıkça bir üst seviyedeki ihtiyacı tatmin etme arayışına girmek olarak açıklayabilirim kendimce. 1. Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım) 2. Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) 3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık) 4. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) 5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erd...

İş Aşkı

Mezuniyet kapıya dayanınca hep aynı soru yağmur gibi yağıyor etraftan: " eee ne yapacaksın, iş başvurusunda bulundun mu hiç?", "işletme mezunları ne yapar ki? bak falanca banka girdi pek rahat.", "aa pazarlama mı, arabayla gezcen mi de kız işi mi o?"... böyle uzayan bir liste, sanki bizim içimizde fırtınalar kopmuyormuş gibi, dış sesler olmadan diplomayı alıp evin duvarına asma planları yapıyormuşuz gibi baskı hep baskı. Mahalle baskısı işte alın size.  Tabii ki hepimizin hayalleri var, kariyer yapmak istediğimiz alanlar var. Tabii ki kendi paramızı kazanıp, hayat standardımızı ve statümüzü yükseltmek istiyoruz. Maslov'un hiyerarşisinin tepesinde hepimizin gözü, itiraz etmeye gerek yok.  Bu konuya nereden geldim onu açıklayayım. Son 4 finalim kalmasıyla alakası yok tabii ki(!). Bu gün alttan dersim maliyet muhasebesinin sınavı vardı, bir de sosyal medyada pazarlama raporumun teslimi. Pazartesiden beri boşum. Maliyete tek gün ayırdım, kalan gü...