Bir 18 Mart'ı daha geride bıraktık. Çanakkale, dünya üzerinde koşulsuz, görmeden sevdiğim tek şehir. Yıllar önce ilk gittiğimde, güneşin doğuşuyla varmıştık Çanakkale'ye, abide yeni aydınlanıyordu, gözümü açtığımda. O an hissettiklerimi anlatamam. Çanakkale Zaferi'ne karşı apayrı bir hassasiyetim olduğundan belki bu kadar yoğun duygular hissettim. Bilemiyorum başkaları neler hissetti. Bugün sosyal medya kanallarında klişeler döndü durdu. Ama en azından bugüne özel bir farkındalık vardı. Belki çok da önemsemeyenler bile Google amcaya arattırdı bir şeyler. Gönül isterdi ki bu güne özel bir doodle olsun. Her neyse.
Benim kızdığım, boş laf eden güruh. Saygıyla anıyoruz v.s. lafları. Sadece bir gün "bu vatan kolay kazanılmadı" demek kimseyi bir yere getirmez. Ecdada layık yaşıyor muyuz, işte bunu sorgulamalıyız. Biz milletçe duygu yoğunluğu yüksek genler taşıyoruz. Emin bugün hepimiz bazı duyguları hissettik, ama niye sadece bugün?
Çanakkale Ruhu diye bir şey var ki her geçen gün biraz daha kaybediyoruz. Bugün içimizde bir Seyit Onbaşı olabilecek kim var? Kimde bu teslimiyet var?
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Bu dizeleri, bugün kim bir araya getirebilir ki? İçinde geçen kelimelerin yarısından bihaber, ifadelerimizi 140 karaktere sıkıştırıp, düşünce dünyamızı "post" ettiğimiz kadar geniş tutarken neyin ruhunu ayakta tutabiliriz? Sorguladığım bir şey daha var, her sabah İstiklal Marşı okunurken gözleri dolan, içi titreyen kaç çocuk var, her kelimesiyle hisseden?
Üzülüyorum bazen, utanıyorum hem de. Herkesin muhasebesi kendine kalmış. Benimki de böyle.
Allah, Çanakkale ruhunu, güzel milletimizin üzerinden eksik etmesin.
Allah, Çanakkale ruhunu, güzel milletimizin üzerinden eksik etmesin.
Yorumlar
Yorum Gönder