Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sefer Vakti

Yolculuk. Ne kadar uzarsa o kadar içselleşiyor. Yollar uzayıp, manzaralar değiştikçe derinleşiyor düşünceler. Bir başınalığın sakinliği ve çıldırmışlığı. Zıt duyguların ve düşüncelerin çarpışması. Ama fonda bir Lady D'arbanville olmalı ki huzur kaçmasın. Düşündükçe düşüneyim. Geçmişi ve şimdiki zamanı. Geleceğe dair realist hedeflerimi. Yok ama hayal. Yol gerçek, yolculuk gerçek. Yolculuğun da rolleri var. Şoför rolü. Yönetici. Organizatör. Sanırım ben yan koltukçuyum. Seyircisiyim yolculuğun. İstediğim yöne bakmakta özgürüm. Hayır ama ben sorumsuz değilim bu rolde. Direktörün dikkatini dağıtmamalıyım, her gördüğümü göstermemeliyim belki de. Yoluna müdahale etmemeliyim. Konuşmam zaten fazla. İyi bir yan koltukçuyum ben, saatlerce eşlik ederim yolculuğa. İzmir'den İstanbul'a otobüsle gitmeyi seviyorum mesela. En arka koltukçuyum orda da. Yanıma kimseyi istemem ama. Bir de telefonla konuşurum. O telefondan uzak duramıyorum. Yayılmalıyım. Kitapsız olmaz. Asla. Yol uz

Hoşgeldiniz, İşleminiz Neydi?

Az çok nelerden hoşlandığım belli. Ve ben artık bankacıyım. Bu iki cümlenin ardında tez konusu yatıyor aslında. Bir çeşit sebepler silsilesi her şey. Yazmayışlarım bundan işte. Bana kalan vaktin içine sığdırmaya çalışıyorum her şeyi ve herkesi. Sevdim ama, iyi gidiyor her şey. Yoğun geçiyor. Fark ettim ki, çalışmayı seviyorum ben. İşimi hayatımın merkezine alıp geçirebilirim ömrümü mutlulukla. Evet, bankacılık hevesli olduğum bir alan değildi belki ama sabah 8 akşam 5 sabit devlet memuru değilim sonuçta, Allah korusun. Benim için iş, değer katılan bir alan olmalı. Bu yüzden uzaktım bankacılığa belki de. Üretken olamayacağım için, yeni bir şeyler katamayacağım için, bilemiyorum. Sevdiğim işi yapmak değil belki bu ama, şu an yaptığım işi seviyorum. Hem yakında, güzel şeyler olacak. Sadece bankacı olamam ya!