Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Termik Santral

Meydanı boş buldum, vakit de çok. Hem okuyorum hem yazıyorum. Uzun zamandır bizim gündemimizde olan bir konu var, kömürlü termik santral. Şu yazıyı   yarısına kadar okusanız zaten kanınız donacak. Bakanlık  kömürlü termik santralin zararlarını çok güzel bir şekilde yayınlamış. Ben dehşete düştüm, bu kadar ayrıntılı bilgim yoktu. Buna rağmen, insan sağlığını bu derece olumsuz etkileyen bu yatırım neden yapılıyor? Türkiye'de en kirli hava Keşan'da ölçülmüş. Bu bahane olabilir mi? Zaten Keşan-Çerkezköy birbirine çok da yakın yerleşimler değil. Ayrıca kömürün külleri radyoaktif madde içeriyor, hangi hava kirliliği bunu mazur gösterebilir? Son teknoloji filtreler vs. kullanılacağından bahsediliyor. Madem teknolojiyi kullanmada bu kadar iyiyiz, neden kıymetli madenleri işlemede bu teknolojiyi kullanmıyoruz? Doğalgaza dayalı elektrik tüketimi fabrikalardan dolayı çok yüksekmiş. Bu bahane olabilir mi? Başka enerji kaynağı mı yok? Bunca binalar dikiliyor, neden sen devlet olarak g

Merhaba Tiyatro

Bugün evdeki 4.günüm. Henüz adapte olamadım. Saatin bile farkında olamıyorum. Bu kısa tatili nasıl değerlendirsem diye kıvranıyorum. Evde olmak sıkıcı değil hele ki onlarca okunacak kitap varken ama ne olursa olsun çalışmak çok güzel. (ay ben mi kurdum bu cümleyi, bankacı şeyma :P) Zaten ben çalışmayı seviyorum, sektörel sıkıntım var. Dün İz TV'de Rüştü Asyalı vardı. tiyatroya ömrünü, gönlünü vermiş. O kadar güzel anlattı ki aylardır tiyatro izleyememenin acısı içime oturdu. Onlar Ankara'daki Küçük Sahne'yi gösterirken ben de aldım başımı Konak Sahnesi'ne gittim. Kokusu doldu burnuma. tavandaki işlemeleri izledim. kadife perdelerine, kocaman pencerelerine, apliklererine baktım. Ah ne zarafet. Neden bu kadar geç kaldım tiyatroya bilmiyorum. Halbuki 6 yaşında izlemiş Rüştü Asyalı ilk oyununu. Ne şanslı. O çocuk zihninde ne büyük ihtişamla yer etmiş tiyatro, haklı olarak. Hamlet'ten bir tirad okudu, beni benden aldı. Ah işte şu talı köyümün en büyük eksiği. Gelen

Özgür Müyüz?

Geçen ay Kübra'yla konuşuyoruz telefonda, Amerika'da doğum falan, ilk defa duydum şirketler varmış v.s. hoş beş, kapattık. Akşam oldu instagramda geziyorum, reklam çıktı: Amerika'da Doğum. Ne oluyoruz dedim önce, önemsemedim sonra. Geçtiğimiz hafta evdeyiz, muhabbet ediyoruz. Kaz Dağları termal otelden bahsetti abim, üzerine biraz konuştuk. Ertesi gün yine instagramda reklam: Kaz Dağları Termal Otel. Çekinmedim değil bu durumdan. Şimdilerde 1984'ü okuyorum. Çok geç kalmışım okumak için. Orada tele-ekranlar var, her an izliyorlar sizi, dinliyorlar, gerektiğinde müdahale ediyorlar. Kimse özgür değil. Peki biz, özgür müyüz? Bu olanlar normal mi? Paylaşarak özgürleştiğimizi sanıyorken, köleleşiyor muyuz? Uğur Özmen sık sık değiniyor yazılarında , 2014 tarihli bu yazısından şu cümleleri alıntılamak istiyorum: "Endişem odur ki, biz gerçekleri anlamak için ısrarcı olmazsak… Gelecekte bizi yönetenleri Facebook, Google, Amazon seçecek. Bizim için en iyisinin onlar oldu