Ana içeriğe atla

Serzeniş

Baştan söyleyeyim, Nazan Hoca'yı çok seviyorum ve başarısına zekasına saygım sonsuz. keşke onun gibi olabilsem.
konumuza gelelim.
Bizim İİBF için facebook sayfası açıldı birkaç gün önce. bugünkü haber peryönle yapılan bişey meleği anlaşması. ben söleyeyim ne olduğunu; hoca yalakalarının kayırılmasının, istihdam edilmesinin resmileştirilmesi. artık tak ettiği için öylece yazıyorum.
peryön tek kelimeyle balon. arkadaş ayak üstü bulduğum slogan sebebiyle beni seminere çağırdılar. çok havalı. yüzde bir milyon ihtimalle dernek başkanı benim tesettürlü olduğumu bilse asla ve asla çağırmazdı. tepekule salonu çok büyük değil ama ağzına kadar doluydu o seminerde. ben de mutluyum tabi bir salon dolusu ik yöneticisi, ben kıytırık ama balon bi şi başarmışım ordayım, bağlantılar kurabilir, belki iş bulurum falan diyorum,heycanlıyım, mutluyum. o zamanlar daha umutluyum tabi, idealist genç mezunum ya. ne oldu biliyor musunuz? hiç. neredeyse kimse yüzüme bakmadı. salonda benden başka başörtülü yoktu zaten. evrim kuran sloganıma iltifat etmiş falan, puff. kendisinin bir çok düşüncesini sevmesemde başarısına saygı duyarım.neyse, o yüzden peryön balon. helyum üflüyorsanız içerdesiniz. ama helyumdan başka bir gazı balona almıyorlar. beni almadılar, vizyonları yetmedi kusura bakmasınlar.
hoca yalakası mevzusu var bir de. okul birincisi falan olmanıza gerek yok. biraz iyi olun, sivrilin, hocam hocam diye koşun, hocanın doğum gününde çiçek falan alın, tamam stajlar falan garanti. şahit olmasam söylemicem ama öyle. çok karakterli hocalarımız da var tabi kimsenin hakkını yemem.
geçen gün bi şey oldu çok ağrıma gitti. bi hocamız bi söz vermişti bana, sınıfın ortasında 70 kişi şahit belki de, ben de o söze güvenerek geçtiğimiz günlerde bir girişimde bulundum ama duvara tosladım. neyse geçti. sorun yok.
şimdi soruyorum ey ahali, benim suçum neydi? ben niye köreldim? ben niye bankacı oldum? nerde pazarlama tutkum? madem hayat buydu, derslerde niye anlatılmadı?
rica ediyorum böyle gereksiz göstermelik işbirlikleriyle göz boyamayın, kandırmayın öğrencileri. coca cola toyota falan kollarını açmış bizi bekliyor sanmasınlar. anlatın, ideolojik hamleler kazanıyor dışarda, anlatın torpil yoksa hiç olmayı, anlatın inandığı gibi yaşayanın dışlandığını. anlatın Allah aşkına. o derneğe üye ol o kursa git onu yap bunu yap şansın artar yalanlarından vazgeçin. bırakın körler sağırlar birbirini ağırlar ayaklarını. ben tahammül edemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Tweet Siliyorlar!

31 Mart gecesi saatleri ileri aldık malum. Twitter'da geyikler dönerken, faydalı tweetler de atılmıyor değildi. NTV de bunu yapmak istedi. Sadece hatırlatmaktı niyeti. "Saatlerinizi geri almayı unutmayın" yazdı. Olabilir. Sonuçta bir insan sosyal medya sorumlusu. Şaşırabilir. Ama ne oldu, tweeti sildi. Olması gerektiği gibi yazdı. Demem o ki, silmeyeydi iyiydi. Onlarca alternatif cümle ile durumu kurtarabilirdi. Esprili bir dille toparlayabilirdi. Sanırım panik yaptı. Eli ayağına dolaştı. Sil tuşuna sarıldı. Napalım. Oldu bir kere. Takipçiden kaçmaz. Daha ne diyeyim.

Unvan Delisi

Başlık unvan delisi çünkü durumun en net ifadesi bu. Twitter hesabında herkes CEO. İşin ilginci gerçekten bir şeyler yapanların, küçük ya da büyük kendi işini başarıyla yürütenlerin tevazusu. Kurucu kelimesi bile yok çoğunda. Peki hiç kimseyken hatta çabalamazken kendine unvan yakıştırmak niye? Ben bunu gerçekten anlayamıyorum. 1. sınıftan, mezun olana kadar Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini sayısal olmayan her derste neredeyse gördük, görmediysek değindik. 5 kategoride olan bu ihtiyaçlar tamamlandıkça bir üst seviyedeki ihtiyacı tatmin etme arayışına girmek olarak açıklayabilirim kendimce. 1. Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım) 2. Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) 3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık) 4. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) 5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erd...

İş Aşkı

Mezuniyet kapıya dayanınca hep aynı soru yağmur gibi yağıyor etraftan: " eee ne yapacaksın, iş başvurusunda bulundun mu hiç?", "işletme mezunları ne yapar ki? bak falanca banka girdi pek rahat.", "aa pazarlama mı, arabayla gezcen mi de kız işi mi o?"... böyle uzayan bir liste, sanki bizim içimizde fırtınalar kopmuyormuş gibi, dış sesler olmadan diplomayı alıp evin duvarına asma planları yapıyormuşuz gibi baskı hep baskı. Mahalle baskısı işte alın size.  Tabii ki hepimizin hayalleri var, kariyer yapmak istediğimiz alanlar var. Tabii ki kendi paramızı kazanıp, hayat standardımızı ve statümüzü yükseltmek istiyoruz. Maslov'un hiyerarşisinin tepesinde hepimizin gözü, itiraz etmeye gerek yok.  Bu konuya nereden geldim onu açıklayayım. Son 4 finalim kalmasıyla alakası yok tabii ki(!). Bu gün alttan dersim maliyet muhasebesinin sınavı vardı, bir de sosyal medyada pazarlama raporumun teslimi. Pazartesiden beri boşum. Maliyete tek gün ayırdım, kalan gü...