Ana içeriğe atla

İnternetim Her"Şey"im


Hepimiz bağlıyız. 7'den 70'e değil, anne karnından mezara kadar bağlıyız.Öyle ki hasta yatağında yatanlar bile bağlı. Çünkü artık nesnelerin interneti var, giyilebilir teknolojiler var, var da var. Internet of Things, tam çevirisi şeylerin interneti ancak Türkiye Bilişim Deneği'nce nesnelerin interneti karşılığı uygun görülmüştür.

Düşününce insan ister istemez heyecanlanıyor. Misal, eve girmeden klimaya komut veriyorsunuz siz sıcaktan bayıla ayıla evinize gidene kadar eviniz çoktan serinliyor. Fırında yemek hazır, pişmeyi bekliyor. siz gelene kadar pişmiş olacak. Ocak açık kalırsa falan da dert etmeyin. Dolapta kaç yumurta kaldığına marketteyken bakmak sadece 70$, şimdilik. Bunların birçoğu hayatımıza çoktan girdi. GE ve BSH bu konuda iyi gidiyor, en azından benim gözlemlediğim bu. Şuna bir bakın.

Türk Telekom konforlu hayat hizmetinin tabanında yatan da  nesnelerin interneti olgusudur; sensörlerle nesnelere bağlanmak. Henüz bu gelişmeler daha çok fütüristler ve meraklıları yakından ilgilendirse de, anneannelerin bile akıllı telefon kullandığı günümüzde, uzaktan nesneleri yönetmek yakında hepimizin hayatının bir parçası olacak. Evde olan bitenler birer bildirim haline gelecek telefonmuzda.

Akıllı evler hepimizin hayali, biraz bilim kurgu biraz hokus pokus. Ancak bunlarla sınırlı değil nesnelerin interneti. Bence en önemlisi hastanelerde hayata geçecek teknolojiler. Odadaki oksijen oranı, hastanın değerlerinde düşüşlerin raporlanması, anlık bilgi paylaşımı ve uyarı sistemi zamandan ve enerjiden tasarruf sağladığı gibi tedaviye de yardımcı olacaktır. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Tüm bu bağlantılı nesnelerin şirketlere sağlayacağı, havalı olsun, "big data" paha biçilemez. Tüm bulunan verilerin bilgiye dönüştürmesi sonucu birçok alanda tasarruf sağlanacağı öngörebiliriz. 

Tabi ki güvenlik ve gizlilik öncelikli mevzu. Bunca nesne birbirine bağlıyken birileri gelip çomak sokmasın diyor insan haliyle. Ne kadar bağlıysak o kadar da saldırıya açığız ne yazık ki. Hala şifrelemede 123456'dan ileri gidebilmiş değiliz. Kullanıcıların güvenlikle ilgili bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi önemli bir nokta burada. Ama iki kelimeyi okumaktan aciz o kadar çok insan var ki, bu konu beni ziyadesiyle düşündürüyor. 

Lafı uzatmayalım. 1 yıldan fazladır yazmıyorum. Varsa bir kusur, görmeden geçin. Eksikler, olacaktır. Fikirler, bilgiler paylaşarak çoğalır. Yeter ki okuyalım düşünelim. Ama hep bağlı kalalım ;)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Tweet Siliyorlar!

31 Mart gecesi saatleri ileri aldık malum. Twitter'da geyikler dönerken, faydalı tweetler de atılmıyor değildi. NTV de bunu yapmak istedi. Sadece hatırlatmaktı niyeti. "Saatlerinizi geri almayı unutmayın" yazdı. Olabilir. Sonuçta bir insan sosyal medya sorumlusu. Şaşırabilir. Ama ne oldu, tweeti sildi. Olması gerektiği gibi yazdı. Demem o ki, silmeyeydi iyiydi. Onlarca alternatif cümle ile durumu kurtarabilirdi. Esprili bir dille toparlayabilirdi. Sanırım panik yaptı. Eli ayağına dolaştı. Sil tuşuna sarıldı. Napalım. Oldu bir kere. Takipçiden kaçmaz. Daha ne diyeyim.

Unvan Delisi

Başlık unvan delisi çünkü durumun en net ifadesi bu. Twitter hesabında herkes CEO. İşin ilginci gerçekten bir şeyler yapanların, küçük ya da büyük kendi işini başarıyla yürütenlerin tevazusu. Kurucu kelimesi bile yok çoğunda. Peki hiç kimseyken hatta çabalamazken kendine unvan yakıştırmak niye? Ben bunu gerçekten anlayamıyorum. 1. sınıftan, mezun olana kadar Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini sayısal olmayan her derste neredeyse gördük, görmediysek değindik. 5 kategoride olan bu ihtiyaçlar tamamlandıkça bir üst seviyedeki ihtiyacı tatmin etme arayışına girmek olarak açıklayabilirim kendimce. 1. Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım) 2. Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) 3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık) 4. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) 5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erd...

İş Aşkı

Mezuniyet kapıya dayanınca hep aynı soru yağmur gibi yağıyor etraftan: " eee ne yapacaksın, iş başvurusunda bulundun mu hiç?", "işletme mezunları ne yapar ki? bak falanca banka girdi pek rahat.", "aa pazarlama mı, arabayla gezcen mi de kız işi mi o?"... böyle uzayan bir liste, sanki bizim içimizde fırtınalar kopmuyormuş gibi, dış sesler olmadan diplomayı alıp evin duvarına asma planları yapıyormuşuz gibi baskı hep baskı. Mahalle baskısı işte alın size.  Tabii ki hepimizin hayalleri var, kariyer yapmak istediğimiz alanlar var. Tabii ki kendi paramızı kazanıp, hayat standardımızı ve statümüzü yükseltmek istiyoruz. Maslov'un hiyerarşisinin tepesinde hepimizin gözü, itiraz etmeye gerek yok.  Bu konuya nereden geldim onu açıklayayım. Son 4 finalim kalmasıyla alakası yok tabii ki(!). Bu gün alttan dersim maliyet muhasebesinin sınavı vardı, bir de sosyal medyada pazarlama raporumun teslimi. Pazartesiden beri boşum. Maliyete tek gün ayırdım, kalan gü...