Ana içeriğe atla

Merhaba Tiyatro


Bugün evdeki 4.günüm. Henüz adapte olamadım. Saatin bile farkında olamıyorum. Bu kısa tatili nasıl değerlendirsem diye kıvranıyorum. Evde olmak sıkıcı değil hele ki onlarca okunacak kitap varken ama ne olursa olsun çalışmak çok güzel. (ay ben mi kurdum bu cümleyi, bankacı şeyma :P) Zaten ben çalışmayı seviyorum, sektörel sıkıntım var.
Dün İz TV'de Rüştü Asyalı vardı. tiyatroya ömrünü, gönlünü vermiş. O kadar güzel anlattı ki aylardır tiyatro izleyememenin acısı içime oturdu.
Onlar Ankara'daki Küçük Sahne'yi gösterirken ben de aldım başımı Konak Sahnesi'ne gittim. Kokusu doldu burnuma. tavandaki işlemeleri izledim. kadife perdelerine, kocaman pencerelerine, apliklererine baktım. Ah ne zarafet. Neden bu kadar geç kaldım tiyatroya bilmiyorum. Halbuki 6 yaşında izlemiş Rüştü Asyalı ilk oyununu. Ne şanslı. O çocuk zihninde ne büyük ihtişamla yer etmiş tiyatro, haklı olarak. Hamlet'ten bir tirad okudu, beni benden aldı.
Ah işte şu talı köyümün en büyük eksiği. Gelen tüm oyunlar ücretsiz olunca 7den 70e herkes izlemeye geliyor, kapıdan giremiyoruz biz iş dönüşü. Yeterli alan yok, 3 saat önceden gitmek lazım. Yahu diyorum 5 lira bari olsun, pikniğe gelir gibi gelmesin insanlar. Yani kendime çelişiyorum gibi olmasın, herkes izlesin ama bir de usulü olsun. Neyse, köyüme kütür merkezi inşa ediliyor. Kültür patlaması yaşamamız yakındır. En azından canımız çok tiyatro çekince İstanbul'a alternatif olur. (inşallah)
Sinemaya rağbet çok, erişim kolay, neredeyse her mahallede var artık. Bunun yanında tiyatroya düşkün de koca bir seyirci kitlesi var. Saat 10'da geçiyorum telefonun başına ama Profesyonel'e bir türlü bilet alamıyorum arkadaş. Olsun bu durum içten içe hoşuma gidiyor. Tiyatroyu kalkındıran seyircidir sonuçta, bu talep tiyatro endüstrisi için dilerim ki hiç eksilmesin.
Demem o ki, izleyin izlettirin. Tiyatrolar hep var olsun. İzmir'de devlet tiyatrosuna ait 5 tane sahne varken bugün 2 tane kaldı, En kısa zamanda Karşıyaka Sahnesi'nin açılmasını umuyoruz.
Oyunun Oyunu'ndan kuzenimle en sevdiğimiz replik gelsin;
"Nerede bu sardalyalar?"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unvan Delisi

Başlık unvan delisi çünkü durumun en net ifadesi bu. Twitter hesabında herkes CEO. İşin ilginci gerçekten bir şeyler yapanların, küçük ya da büyük kendi işini başarıyla yürütenlerin tevazusu. Kurucu kelimesi bile yok çoğunda. Peki hiç kimseyken hatta çabalamazken kendine unvan yakıştırmak niye? Ben bunu gerçekten anlayamıyorum. 1. sınıftan, mezun olana kadar Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisini sayısal olmayan her derste neredeyse gördük, görmediysek değindik. 5 kategoride olan bu ihtiyaçlar tamamlandıkça bir üst seviyedeki ihtiyacı tatmin etme arayışına girmek olarak açıklayabilirim kendimce. 1. Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım) 2. Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği) 3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık) 4. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) 5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erd...

İş Aşkı

Mezuniyet kapıya dayanınca hep aynı soru yağmur gibi yağıyor etraftan: " eee ne yapacaksın, iş başvurusunda bulundun mu hiç?", "işletme mezunları ne yapar ki? bak falanca banka girdi pek rahat.", "aa pazarlama mı, arabayla gezcen mi de kız işi mi o?"... böyle uzayan bir liste, sanki bizim içimizde fırtınalar kopmuyormuş gibi, dış sesler olmadan diplomayı alıp evin duvarına asma planları yapıyormuşuz gibi baskı hep baskı. Mahalle baskısı işte alın size.  Tabii ki hepimizin hayalleri var, kariyer yapmak istediğimiz alanlar var. Tabii ki kendi paramızı kazanıp, hayat standardımızı ve statümüzü yükseltmek istiyoruz. Maslov'un hiyerarşisinin tepesinde hepimizin gözü, itiraz etmeye gerek yok.  Bu konuya nereden geldim onu açıklayayım. Son 4 finalim kalmasıyla alakası yok tabii ki(!). Bu gün alttan dersim maliyet muhasebesinin sınavı vardı, bir de sosyal medyada pazarlama raporumun teslimi. Pazartesiden beri boşum. Maliyete tek gün ayırdım, kalan gü...

Olmak ya da Olmamak.

Bankacı olmak herhangi bir yerden para üstü alırken paranın sahteliğini istemeden kontrol etmektir. Bankacı olmak hafta sonu eşofmandan başka bir şey giymek istemektir. Bankacı olmak sosyal hayatı sınırlamaktır. Bankacı olmak Pharmaton'a mecbur olmaktır. Bankacı olmak CS6'yı unutmaktır. Bankacı olmak gündemi öğle arası twitter'dan takip etmektir. Bankacı olmak Avusturalya dolarıyla Kanada dolarını kayırmaktır. Bankacı olmak yazmaktan uzaklaşmaktır. Bankacı olmak yorulmaktır. Bankacı olmak koşmaktır. Bankacı olmak ündür. Bankacı olmak ciddiyettir. Bankacı olmak kıvırmaktır. Bankacı olmak sorumluluğun dibidir. Bankacı olmak arşiv tozu yutmaktır. Bankacı olmak eft ile havaleyi ayırmaktır. Bankacı olmak kurumsallıktır. Bankacı olmak hızdır. Bankacı olmak, her şeye razı olmaktır.